Fırtına Öncesi Sessizlik

Ne garip şeydir suskunlaşıp bir köşeye çekilmek. Kör sağır dilsiz olmak ne kadarda tuhafmış…

Son zamanlarda böyle durgunum. Beynim uyuşmuş sıradan ve zevk almadan uyuyup uyanıyorum. Yediğim hiçbir şeyden anlamıyorum. İçtiğim su, sigara bile tat vermiyor bana. Boş bir insan olup çıktım. Son zamanlarda amacım nedir bu hayatta acaba diye düşünmeden yapamıyorum.

Ne kadarda eskiyor insanın çektikleri. Geçeceğini sandıkça kabuk bağlayan bir yara oluyor ve anımsadıkça sürekli kanayan bir yara…

Yağmur yağıyor, fırtına öncesi sessizlikten sonra geldi. Üşütüyor; beni bu havalar daha derinlere götürüyor beni…

İçimdeki anılar canlanıyor. Eskiden ne çok severdim yağan yağmuru izlemeyi. Yüzümde bir tebessüm olurdu. Şimdi yüzüm asık ve üşüyorum…

Ne çok kayıplarım oldu. Kaybettiğim ne çok zaman oldu. Her şey beni tüketti, tükenişlerim oldu her şey…

Sevmiştim bende özlemiştim, anımsamıştım hem de hep karşılıksız, beklenti olmadan…

Artık onlarda tüketti beni. Ne olacak benim bu umutsu hayatım. Bir örgü yumağı gibiyim. Nereye gideceğimi bilmeden savruluyorum oradan oraya…

İnsanlar ne kadarda vefasız, acımasız ve kötü…

Her gören bir derdin mi var diye soruyorlar. Onlara cevap veremiyorum. Çünkü ne onlar beni anlar nede ben onları. Herkesin yaşadıkları kendine ağır gelir…

İçmeden sarhoş olmuş gibiyim. Sorunum yokken ne olacağımı düşünmek beni kendimle kalmaya itiyor. Ağzımdan kötü bir şey çıkacak diye korkar oldum kendimden…

Fırtına öncesi sessizlik gibiyim. Ne çok şey biriktirmişim. Şu kahrolan yüreğimde…

Kalbim bu kadar taş olurken ben neredeydim…

Hep kendimden ödün vermişim. Meğerse boşa kürek sallayıp durmuşum. En kötüsü de dönüp arkana bakınca hiçbir şey kalmamış. Kalan tek şey pişmanlık ve üzüntü.

Ben, ben miyim acaba bilmiyorum artık…

07.02.2016
Seher AK